Çarşamba’daki en eski camilerden
biri dendiğinde aklımıza ilk olarak gelen cami “Göğceli Camii” oluyor.
Hakikatte de Göğceli Camii çok eski ve “çivisiz” olmasıyla da meşhur. Sadece
Çarşamba‘da değil tüm Türkiye’de biliniyor; hatta yurt dışından dahi
ziyaretçileri var. Son yıllarda yapılan restorasyonla gerçekten de çok güzel
bir görüntüye büründü. Fakat biz Çarşambalılar da dâhil adını dahi
duymadığımız, adını duysak da yerini bilmediğimiz veya ziyaretine gitmediğimiz
Göğceli Camii gibi sekiz asra meydan okuyan bir cami daha var; Şeyh Habil
(Şabil) Camii. Mimari yapısı itibarıyla Göğceli Camii’ne çok benzeyen caminin
Göğceli Camii’yle aynı dönemde inşa edildiği düşünülmektedir.
Şeyh Habil Camii, Yaycılar köyü Şeyh
Habil Mezarlığı içerisinde bulunan ve günümüze kadar ulaşan nadide eserlerden.
Cami Çarşamba’ya yaklaşık 4 – 5
km mesafede. Çarşamba’nın güneydoğu tarafına düşen cami,
Yaycılar ve Şeyh Habil köylerini ayıran dere kenarında, Şeyh Habil Mezarlığına
bitişik durumda yer alıyor. İki köyün sınırında olduğu için cami iki köyün
köylüleri tarafından da sahipleniliyor.
İlk yapılış formu itibarıyla küçük
bir mescit izlenimi veren cami daha sonra yapılan ek ve genişletmeler sonucu
biraz daha genişlemiş ve cami formuna bürünmüş gözüküyor. Caminin orijinal
kapısı kuzey tarafta bulunuyor. Caminin kapısı bir metreden biraz daha büyük.
Caminin orijinal kapısı olan bu kapıdan içeriye girerken başınızı eğerek girmek
zorundasınız. Belki de bu baş eğiş, bir hürmetin ifadesi. Aynı mimari özelliği
eski bazı yapılarda da görmek mümkün.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi,
belki birçoğumuzun ziyaret dahi etmediğimiz sekiz asırlık bu yapıyı, bundan
kısa bir süre önce Peter Ian Kuniholm isimli yabancı bir araştırmacı ziyaret
etmiş ve caminin kıble duvarının sağ köşesinden küçük bir ağaç parçası keserek
ağacın yaşını tespite çalışmış. Çalışma sonucunda ağacın yaşını 1204, 1205 veya
1211 olabileceğini tespit eden araştırmacı çalışmasını 1995 yılında yayınlamış.
Caminin “Cuma Camisi” olarak
yıllarca kullanıldığı bilinmektedir. Orijinal giriş kapısı olan kuzey
tarafındaki kapı çift kanatlı, dikdörtgen formlu bir yapıya sahip. Caminin
kuzeyinde daha önceden camiye gelenlerin atlarını bağlamak üzere kullandıkları
düşünülen bölüm daha sonradan camiye katılarak son cemaat yerine dönüştürülmüş.
Bu bölümde daha önceden bir ocağın bulunduğu ve camiye gelenlerin kışın bu
ocakta ısındıktan sonra camiye namaz kılmaya girdikleri söyleniyor. Şu an
caminin son cemaat yerinin ve namaz kılınan yer olan harim kısmının doğu
duvarına iki kapı açılmış durumda.
Camiyi ziyaretimizde konuştuğumuz
din görevlilerinden biri, yakın zamanda yaşanan bir hadiseden bahsetti. Hadise
şöyle: Caminin güney duvarının doğu köşesinde daha önceden caminin kalın duvar
tahtaları içerisinde ağaçtan yapılma kilitle kilitlenmiş, bir yer olduğu ve
oranın tadilatlar sırasında kırılan bir parçanın tamiri sonucu yapıldığını
düşündüklerini fakat bir gece bazı kişilerin gelerek, o kilidi kırdıkları ve o
gece caminin altına derince bir çukur kazıldığını anlattı. O çukurdan ne
çıkarıldığını veya bir şey çıkarılıp çıkarılmadığını bilmediklerini söyleyen
din görevlisi o çukur sebebiyle caminin üzerinde oturduğu büyük taşlardan
birinin kuyuya doğru hareket ettiği ve caminin tamamının da hafifçe hareketlendiğini
anlattı. Açılan çukur daha sonra köylülerce doldurulmuş.
Sekiz asırlık koca bir tarihe
şahitlik etmiş ve ayakta kalabilmeyi başarabilmiş cami, şu an maalesef
sahipsizmiş gibi bir görüntü veriyor. Camide şu an kadrolu bir din görevlisi
yok. Şeyh Habil ve Yaycılar köylerindeki camilerdeki din görevlileri gelerek
camide Cuma ve bayram namazlarını kıldırıyorlar. Caminin temizliği ve bakımı
köylüler tarafından yapılmaya çalışılıyor. Caminin çatısındaki kiremitler
akıttığı için geçen yıl kiremitler tamamen değiştirilmiş. Kültür ve Turizm
Bakanlığı envanterine kayıtlı olmadığı söylenen cami için, köy muhtarı ve
köylülerin müracaatlarda bulundukları fakat olumlu bir sonuç alınamadığı
söyleniyor. Caminin bir an evvel profesyonel bir el tarafından bakıma alınması
elzem.
Caminin şu an son cemaat yeri olan
kısmının güney duvarında yani orijinal giriş kapısının bulunduğu duvarda ve
kapının üst ve yanlarında Osmanlıca olarak yazılmış bazı yazılar bulunmakta. Bu
yazıların altlarına hicrî olarak bazı tarihler atılmış; fakat yazıların büyük
bir çoğunluğu çeşitli kazıntı ve silintiler sebebiyle okunamıyor. Yazılı tarihlerden
1115, 1228, 1240 ve 1267 tarihleri okunuyor. Bu tarihler miladi olarak 1619,
1812, 1824 ve 1851 tarihlerine tekabül ediyor. Bu yazıların caminin tadilat
tarihleri olduğu tahmin ediliyor. Duvarda büyük şekilde yazılmış bir şiir beyti
izlenimi veren bir yazıyla yazımızı bitirelim.
Bir koyun kuzulasa, anası erkek,
kuzusu dişi;
Süleymanlık edemez, bunu bilmeyen
kişi.
Not:
Yazımızda M. Kemal Şahin tarafından kaleme alınan “Samsun - Çarşamba / Yaycılar
Köyü Şeyh Habil Camii” adlı makaleden istifade edilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder